GİRİŞ
Kendine zarar verme davranışı, yaygınlığı giderek artan ve özellikle de ergenlik döneminde sık rastlanılan oldukça önemli bir ruh sağlığı sorunudur. Kişinin vücudunun belirli bölümlerine zarar vermesi, bu eylemin tekrarlayıcı olması, bilinçli olmaması, ölümcül olmaması, yaşamı tehdit etmemesi yer almaktadır. Kendine zarar verme davranışına özgü bir psikiyatrik bozukluk yoktur. Ancak, anksiyete bozuklukları, dissosiyatif bozukluklar, duygu durum bozuklukları ve madde kullanım bozuklukları ile davranım bozukluğu, yeme bozuklukları ve özellikle sınır kişilik bozukluğu olmak üzere kişilik bozukluklarının seyri sırasında kendine zarar verme davranışı izlenebilir. Kendine zarar verme davranışı sıklıkla kadın cinsiyette ve ergenlerde görüldüğü bildirilmiştir (Schroeder ve ark. 2002, Whit- lock ve ark. 2006). İntihar girişimi ise önemli bir halk sağlığı sorunudur. İntiharla ölüm nedeni psikoloji, sosyoloji, psikiyatri gibi çeşitli bilim dalları tarafından ele alınan çok boyutlu bir sosyal olgudur. Dolayısı ile intihar olayı birçok faktörün etkisi altında gerçekleşen çok değişkenli, kültürel, dini, sosyoekonomik yönleri olan çok karmaşık bir olaydır. İntihar, birçok ruhsal rahatsızlıklarda görülebilmekle birlikte toplum tarafından daha ziyade depresyonla ilişkili bir durum gibi algılanmaktadır (Okman, 1997).
Etiyolojik Nedenler ve Risk Faktörleri
Kendine zarar verme davranışının nedenlerine baktığımızda istismarın ve biyolojik nedenlerin önemli olduğu belirtilmiş, ayrıca psikodinamik ve davranışçı kurama göre nedenlerinden bahsedilmiştir. Davranışının nedenleri arasında psikodinamik, biyolojik, psikososyal pek çok etken araştırılmıştır. Tüm bu araştırmaların sonuçları tek bir etkenden çok kendine zarar verme davranışının çok sayıda nedene bağlı olarak ortaya çıkabileceğini işaret etmektedir. Kendine zarar verme, sıklıkla her iki cinsiyet için de ergenlik başında başlar (Favazza ve Rosenthal, 1993). İlk kendine zarar verme davranışı çoğunlukla 13-23 yaşları arasında gerçekleşmektedir (Favazza ve Conterio, 1988). Bu davranış sıklıkla 14-15 yaşları arasında başlar, 18-24 yaşları arasında maksimum düzeye ulaşır ve bireylerin 30-40’lı yaşlara gelmesiyle birlikte azalma eğilimi gösterir (Hodgson, 2004). UK Mental Health Foundation (1997) tarafından yapılan araştırmalara göre kendine zarar verme davranışı kadınlarda erkeklere oranla 3-4 kat daha yaygındır (McAllister, 2003)
Psikososyal Etkenler
Kendine zarar veren ergen ve yetişkinlerle yapılan çok sayıda araştırmada kendine zarar verme davranışı ile çocukluk çağında yaşanan travmalar arasında ilişki olduğu gösterilmiştir. Çocukluk döneminde fiziksel istismar ve duygusal ihmale uğrayan kişilerde kendine zarar verme davranışları daha sıktır (Fliege ve ark.2009, Ballard ve Bosk 2010).
İstismara uğrayan kişinin zaman zaman yaşadığı bu travmatik yaşam deneyimleri aklına gelir ve bu kişiye sıkıntı verir. Geçmişte kendilerine karşı yapılan istismar akıllarına geldiğinde bu kişilerin kendilerini daha çok kestikleri görülmektedir. Bu istismarlar fiziksel, zihinsel, duygusal ya da cinsel olabilir. İstismara uğrayan çocukların ciddi bir şekilde vücutlarını sarsmayı öğrendiklerini, yaşadıkları dayanılmaz duygulara geçiş yolu olarak görmektedir (Herman, JL: Trauma and Recovery: The aftermath of violence - from domestic abuse to political terror. New York, Basic Books, 1992.). İstismara uğramış kişilerin; suçluluk duyguları nedeni ile kendini cezalandırmak, travmatik yaşantıyı hatırlatıcı düşünce ve duygulardan kurtulmak, kendilik kontrolünü sağlamak, yaşanılan duyguları sembolleştirmek, yaşadığı öfkenin farkına varmak ve hayatta olduklarını hissetmek ve ayrıca aile ile ilişki kurma ve intikam almanın tek yolu olarak kendilerine zarar verdikleri öne sürülmüştür (Ögel ve Aksoy 2006).
Aile özellikleriyle ilgili olarak yapılan izlem çalışmalarına göre ailesinden ayrı olan, çocukluğunda bir süre de olsa ailesinden ayrı kalan veya ailesi boşanmış ergenlerin kendine zarar verme riski daha yüksekken; olumlu ailesel ilişkilere sahip olan ergenlerin kendine zarar verme riski düşük bulunmuştur (Toprak ve ark.2011). Kendine zarar verenlerin ailelerinde kendine zarar verme öyküsü sıktır. Aile özellikleriyle ilgili olarak yapılan çalışmalarda, erken dönemlerde izolasyon duygusu ya da ayrılık anksiyetesi yaşamaları, fiziksel ya da cinsel istismara uğranmaları çocukların kendisine zarar vermesine neden olmaktadır (Rosenthal RJ, Rinzler C, Walls R: Wrist cutting syndrome: the meaning of gesture. Am J Psychiatry 1972; 128:1363-1368.). Çocuklar ailenin sıkıntılarla baş etme şekli ve öfkenin dışa vurumunu içselleştirmekte ve sıkıntılarla karşılaştıkları zaman bu yöntemleri kullanmaktadırlar (Podvoll EM: Self-mutilation within a hospital setting: a study of identity and social compliance. Br J Med Psychol 1969; 42:213-221.).
Ergenlerin arkadaş etkisiyle madde kullanımı, şiddet ve diğer riskli davranışlarda bulunduğu bilinir. Arkadaş etkisinde kalma, kendisiyle ortak ilgi alanları olan yaşıtlarıyla arkadaşlık kurma veya arkadaşlarına benzeme yoluyla sosyalleşme süreçleri sonucunda olmaktadır (Prinstein ve ark.2010). Kendine zarar veren ergenlerin en azından bir kısmında bulaşma etkisinin kendine zarar verme davranışına yol açtığı belirtilmiştir.
Tanı
Kendine zarar verme davranışını tanımlamakta kullanacağımız dört ölçüt şunlardır: