İntihar
Buradasınız: Anasayfa / Blog
5 Eylül 2022, Pazartesi
İNTİHAR
Ölüme götüreceğini bilerek, kurbanı tarafından girişilen olumsuz eylemin doğrudan veya dolaylı olarak meydana getirdiği ölüme intihar denir (Durkheim 1992). İntihar, toplumda stres yaratan yaşam koşullarına tepki veren normal kişilerden ağır ruhsal bozuklukları olanlara kadar geniş bir popülasyonda görülebilmektedir.
İNTİHAR

 

   Ölüme götüreceğini bilerek, kurbanı tarafından girişilen olumsuz eylemin doğrudan veya dolaylı olarak meydana getirdiği ölüme intihar denir (Durkheim 1992). İntihar, toplumda stres yaratan yaşam koşullarına tepki veren normal kişilerden ağır ruhsal bozuklukları olanlara kadar geniş bir popülasyonda görülebilmektedir. Shneidman'a (1986) göre intihar dayanılmaz acıları, ağır sorunları olan, şaşırmış, bozulmuş, gücü zayıflamış benliğin çözüm arayıcı eylemidir. Bu eylemin farklı nedenlerle her zaman sonuca ulaşamadığı bir gerçektir. Bu noktadan bakıldığında intihar olgusu "intihar", "intihar girişimi", "intihar düşüncesi" kavramları temelinde ele alınmaktadır (Sayıl 2000). Her tamamlanmış intihara karşılık ortalama 30 intihar girişimi gerçekleştiği düşünülmektedir. İntihar girişimleri kadınlarda erkeklerden 1.5-3 kat fazla iken tamamlanmış intiharlar erkeklerde 2-3 kat daha fazladır. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre dünyada yılda 800.000 kişi intihar nedeniyle ölmektedir. Bu nedenle bu durum bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendirilebilir. Kişi travmatik bir olay ile karşılaştığında kendisine yardımcı olacak farklı alternatifleri düşünememekte ve sonuçta intihara başvurmaktadır (Stoney, 1996; akt: Gürkan ve Dirik, 2009).

 

Etiyolojisi

İntiharların etiyolojisine ilişkin olarak; psikodinamik kuram (Freud, 1936) intiharda “bilinçaltı öfkenin” etkisi; bilişsel kuram (Beck, 1987) “kendine, dünyaya ve geleceğe negatif bir bakış”; toplumbilimsel kuram (Durkheim, 1951) “toplumsal bir olgu”; sosyal öğrenme kuramı (Lester, 1987) “stres verici olaylara karşı öğrenilmiş bir tepki” ve biyolojik kuramcılar ise intiharı ”genetik ve biyokimyasal” nedenlerle açıklamaktadırlar (Ercan, 1998).

  

 

 

İntiharın Nedenleri

 

 

  1. Psikiyatrik Hastalıklar 

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, kendisini öldüren insanların %90’ı depresyon hastasıdır. Depresyon ve diğer ruhsal hastalıklar yanında kötü yaşam olayları da intihar riskini artırmaktadır. İntihar eden ergenler üzerinde yapılan psikolojik otopsi çalışmaları sonucunda, psikiyatrik bozukluklar intihar davranışının dinamiğinde yer alan en önemli etmen olarak saptanmıştır. İntihar ile hayatını kaybeden ergenlerin %61-76 gibi büyük bir kısmında “duygu durum bozukluğu” bulunmaktadır. Duydu durum bozuklukları, şizofrenik bozukluklar, anksiyete bozuklukları, alkol ve madde bağımlılığı, yeme bozuklukları, kişilik bozuklukları intihar riskini arttırmaktadır (Atay ve Gündoğar, 2004).

 

Depresyon ve kaygı düzeyi yüksek olan kişilerin, problem çözme becerileri ve stresli durumlarla başa çıkma becerilerinin zayıf olduğu, ayrıca depresyonlu bireylerin problem çözme planlarını uygulamada diğer bireylere göre daha başarısız oldukları görülmektedir. (Özgüven ve diğ., 2003). Eskin ve Uygur (2006)’un yaptığı araştırma sonuçlarına göre, psikiyatri hastaları arasında intihar davranışı ile travmatik yaşam olaylarının yaygın olduğu sonucunu elde etmişlerdir. Affektif bozuklukta intihar olasılığı diğer gruplardan çok daha yüksektir. Manik dönemde dünyayı kurtarma düşüncelerine bağlı olarak intiharlar olasıdır. Ancak bipolar hastalarda intiharlar daha çok depresyona bağlı olarak olmaktadır. Bu grup hastalarda intiharın 30 kez daha sık görüldüğü saptanmıştır. Distimik bozukluklar ve uyum bozuklukları da intihar nedenleri arasında önemli bir yer tutarlar. Depresyona bağlı intiharlar erkeklere göre kadınlarda daha fazladır. Şizofrenide de intihar olasılığı yüksektir. Şizofreniye özgü semptomlar intihar nedeni olabilir. İntihar göreceli olarak hastalığın erken dönemlerinde olur. Hastalığa bağlı olarak görülen sanrılar buna neden olabilir. Antisosyal kişilikte de intihar girişimleri ve intihar olasılığı yüksektir. Bu kişilerde temel kişilik özelliklerine bağlı olarak başlarının derde girmesi, hapse girme, işsizlik ve boşanma sık görülen durumlardır. Bunlar intihar eğilimini güçlendirirler. Panik bozukluğu, anksiyete bozukluğu ve yeme bozukluğu olgularında da intihar olasılığı yüksektir.

  1. Ailesel Etkenler 

Aile yapısına yönelik olarak yapılan araştırmalar, intihar girişiminde bulunan çocuk ve ergenlerin büyük bir kısmının parçalanmış ailelerden geldiğini göstermektedir (Çuhadaroğlu ve Sonuvar, 1992). Aile bütünlüğünün bozulmasının yanında, aileden birisinin intihar etmesi, ailede psikiyatrik hastalığı olan birisinin olması, aile içi şiddetin ve çatışmaların olması ergenin intihar düşüncesini etkilemektedir (Eğrilmez, 1998; Deveci ve diğ., 2005).

  1. Stresli Yaşam Olayları

 Ergenlerdeki intihar davranışı ile stresli yaşam olayları arasında anlamlı ilişkiler bu konuda yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştır. Bu stresli yaşam olayları; okul ya da ailede yaşanan sorunlar, okul başarısızlığı, kız-erkek arkadaştan ayrılma, ebeveynlerin ölümü ya da boşanması, hastalık, hastaneye yatma gibi olaylardır. Karşılaşılan stresli yaşam olaylarının ergenin iç dünyasını etkileyerek ümitsizlik, benlik saygısı ve güven hissinde azalmaya neden olabileceği ve bu yolla da ergeni intihara yatkın yapabileceği üzerinde durulmuştur (Çuhadaroğlu ve Sonuvar, 1992).

  1. Sosyal Faktörler

 Aile bağlarının zayıflaması ile bencil intihar oranları arasında bir artış söz konusudur. Ayrıca, dine, aileye, devlete ve değerlere bağlılıkla intihar arasında ters bir ilişkinin olduğu sonucuna ulaşmıştır. Toplumun sosyal yapısı ve toplumsal kaynaşma durumuna bağlı olarak intihar oranları ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Aile bağları zayıf ve toplumsal etkileşimin az olduğu kişilerde intihar olasılığı artmaktadır (egoistik intihar). Sosyal ve ekonomik krizlerde ise toplum içinde intihar oranları yükselmektedir (anomik intihar).

 

 

 

 

İntiharda Risk Faktörleri

(Kessler, 1999; Moscicki, 1997; Angst, 2002; Favvcett, 1992): 

  1. Demografik Özellikler

Yalnız yaşayan, boşanmış, işsiz 15-24 yaş aralığındaki (Türkiye için), erkekler yüksek risk grubunu oluşturur.

  1. Yaşam olayları

Yakın zamanda yaşanmış olan gerçek veya sembolik anlam taşıyan kayıplar, depresif duygular ya da anksiyete seyreden bir kriz intihar durumunu ortaya çıkarabilmektedir.

  1. Belirti ve Bulgular

Hastaya ait tükenme, çaresizlik veya yalnızlık şeklindeki duygular endişe verici gelmektedir. Davranışlardaki beklenmedik değişiklikler önem taşımaktadır. Örneğin eski tutku ve heveslerinden vazgeçme veya yoğun kaygı ve huzursuzluğun yerini bir durulma, sükunet halinin alması intihar düşüncesinin yansıması olabilir.

  1. Geçmiş yaşam öyküsü

Geçmişte intihar girişimlerinin mevcudiyeti intihar riskini arttırır. Özellikle bunlar tekrarlayan, birden çok girişimse tehlike daha büyük olur.

  1. Beden sağlığı

Ameliyat olma birçok insan için korku ve endişe kaynağıdır. Genellikle ameliyat kontrolün tamamen kaybedildiği bir durumu yansıtır. Bu özelliği ile anksiyete ve dehşet duygusunu uyarır. Ameliyat komplikasyonları ve ağrı intihar eğilimini arttırır. Ameliyatı geciktirerek bekleme davranışı içine girmede olasıdır. Birçok olguda boyun ve yüz ameliyatları, ampütasyonlar gibi şekil bozukluğuna veya organ kaybına neden olan ameliyatlar, ağır depresyon duygusu ve buna bağlı olarak intihar davranışına neden olabilirler.

  1. Aile öyküsü

Ailede bir bozukluk olması intihar riskini artırabilir . Ölüm yıldönümleri, daha önce ölmüş bir yakının yaşına ulaşmış olma özellikle kritik zamandır.

 

 

İntihar Girişimlerinde İlk Yardım ve Müdahale

İntihar girişiminde bulunan hastanın kendisine zarar verme riski yüksekse hastaneye yatırılması gerekir. Hastanın kendisini öldürme isteği devam ediyorsa, psikopatolojisi ciddiyet telkin ediyorsa, hastanın sosyal çevresinden uygun bir destek sağlanamıyorsa tehlike söz konusudur. İntihar riski olan hasta, hastanede yatışı reddederse zor kullanmak suretiyle gözlem altında tutularak kendisine zarar vermesi önlenmeye çalışılır (Busch 1993; Favvcett 1992). Tekrar intihar riski, intihar nedeni ve önceki intihar girişimleri hakkında bilgi toplanmalıdır. Hastayı intihara sevk eden durumun bilinmesi çok önemlidir. Bu açıklık kazanınca, pek çok vakada ne yaparak bunun önlenebileceği de açıklık kazanır. Görüşmeci empati ile yaklaşmalı, yaratıcı ve esnek bir görüşe sahip olmalı ve kişiyi tüm olanaklarını kendi yararına kullanmak üzere cesaretlendiren koruyucu bir tutum içinde olmalıdır. Bu görüşmenin yanı sıra varsa hastadaki psikopatoloji değerlendirilir.

 

İntihar ve Kendine Zarar Verme

Her iki davranış da benzer karakteristiklere sahip olmalarıyla birlikte aralarında önemli bazı farklılıklar vardır (Zila ve Kiselica, 2001). Birçok yazar kendine zarar verme davranışının intihar girişiminden çok bir başa çıkma mekanizması olduğu konusunda aynı görüşü paylaşmaktadır. Conterio ve Lader (1998) kendine zarar vermeyi intihardan çok açık bir şekilde farklı bir aktivite olarak tanımlar ve onlara göre kendine zarar verme genellikle yaşamı devam ettiren bir eylemdir, stresle başa çıkma mekanizmasıdır, ifade edilemeyen hisleri dışa vurma ve ilgi toplama yoludur. Kendine zarar verme davranışı sergileyen bireylerin çoğu davranış öncesinde veya sırasında intiharı amaçlamadıklarını ve kendine zarar verme davranışını bir başa çıkma tarzı olarak kullandıklarını belirtmektedirler (Favazza, 1996; Simeon ve Favazza, 2001).  Hodgson’a (2004) göre kendine zarar verme, intihar girişiminden açık bir şekilde farklıdır. Kendine zarar veren bireyler için amaç gerilimi azaltmaktır ve bu bireylerin çoğu bu tarz davranışların sergilenmesinden sonra bir rahatlık hissettiklerini bildirmişlerdir. Ancak intihar girişimlerinden sonra bireyde böyle bir rahatlık hissi görülmez. İntihara teşebbüs eden bireyin temel hedefi yaşamına son vermektir ve umutsuzluk hisleri hakimdir.

 

Ancak intihar ve kendine zarar verme arasındaki bu farklılıklara rağmen, aralarında paralellikte var olabilir ve kendine zarar verme davranışı intihar eğilimlerine eşlik edebilir (Vicekandanda, 2000). Araştırmalar kendine zarar veren bireylerin yaklaşık olarak % 55 - % 85’inin geçmişte en az bir kez intihar girişiminde bulunduklarını göstermiştir (Stanley, Winchel, Molcho, Simeon ve Stanley, 1992).

 

SONUÇ

Bazen hayati tehlike oluşturabilen kendine zarar verme davranışının nedenlerinin, risk faktörlerinin iyi bilinmesi, kendine zarar verme davranışını bir belirti olarak kabul ederek, doğrudan uygun müdahalelerde bulunmak, olgunun gördüğü zararı azaltabilir. İntihar olgusu ile ilgili literatürü gözden geçirdiğimizde, intihara teşebbüs eden bireylerin öfke ve saldırganlıkla başa çıkma, dürtüsel davranışlar ve problem çözme konularında yetersiz kaldıkları görülmektedir. Bu bireylerde derin bir depresyon, karamsarlık, öfke ve yalnızlık duygularının varlığı görülmektedir. Ayrıca, üstesinden gelemeyeceği güç bir durum, yaşadığı iletişim problemleri bireyi kendisinden “öç alma”ya ve sonuçta intihara sürüklemektedir. (Şahin, Onur ve Basım, 2008).

Etiketler
#intihar
#intiharnedenleri
#psikoloji
#zarar
#kendinezarar
#psikolog
#makale
#risk
#intiharriskleri
Detaylı Bilgi İçin Bizi Arayın